Atatürk Alanı'nda gerçekleşen açıklamaya, CHP ve bazı örgüt temsilcileri de destek verdi. İşte sözcü Engin Nur tarafından okunan basın açıklaması:
Soma Maden Katliamı, KHK ihraçları, Atatürk’e Hakaret, hep Aynı Siyaset! Sorumlular Hesap vermelidir!
Bugün bir avuç kömür için bir ömür veren 301 madenci kardeşimizin yaşamını yitirdiği Soma maden katliamının üçüncü yıl dönümü. Maalesef aradan üç yıl geçmesine rağmen adalet yerini bulmadığı gibi cinayete neden taşeron sistemi kaldırılmak bir yana çalışma yaşamında esas hale getirildi. Türkiye, alınmayan önlemler nedeniyle işçi ölümlerinde Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüdür. Bu karanlık tablonun düzeltilmesi için iktidar anlayışında köklü bir değişime ihtiyaç vardır. Ancak ülkemizde emeğe, emekçiye yönelik saldırıların sonlandırılması bir yana OHAL altında KHK ile on binlerce kamu emekçisi işinden edilmiştir.
Değerli Basın Emekçileri,
Hükümetin, darbecilerle mücadele edeceğiz diyerek ilan ettiği OHAL ve çıkardığı KHK’lar ile haklarında somut ve hukuki hiçbir delil olmayan 1542’si üyemiz, toplam 105 bin kamu emekçisi bir gece de işsiz bırakılmış ve en temel haklarını kullanabilmeleri fiilen engellenmiştir.
Ülkenin üzerine karabasan gibi çöken bu hukuksuz uygulamalar nedeniyle ihraç edilen kamu emekçileri aileleriyle birlikte zor koşullara mahkûm edilmiş, çocukları ağır travmalarla karşı karşıya bırakılmış ve bugüne kadar 37 kişi intihara sürüklenmiştir.
Konfederasyonumuz ve bağlı sendikalar bu sürecin başından itibaren üyeleriyle dayanışma içerisinde olmuş, örgütlediği çeşitli eylem ve etkinliklerle yaşanan hukuksuzluklara karşı gerek ulusal gerekse uluslararası alanda emekçilerin taleplerini gür sesle dile getirmiştir.
KHK ile haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen üyelerimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ise Ankara’nın göbeğinde “işimi geri istiyorum” talebiyle süresiz açlık grevine başlamış ve eylemlerinde kritik bir döneme, 65. güne girmişlerdir.
Bilindiği üzere Türkiye siyasi tarihinin en karanlık sayfalarının hızla doldurulduğu dönemlerde dahi temel yaklaşımımız “yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” olmuştur. Bu nedenledir ki örgütlü gücümüz tüm sinir uçlarına kadar üyelerimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlıklarından ve yaşamlarından endişe etmiş ve etmeye de devam etmektedir.
KESK olarak talebimiz açık ve nettir! Hükümet, üyelerimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlıklı biçimde yaşamlarına devam edebilmeleri için acilen harekete geçmeli, üyelerimizin taleplerini karşılamalı, haksız ve hukuksuz ihraç edilen tüm emekçileri görevlerine iade etmelidir.
Aksi halde gelişebilecek tüm olumsuzluklardan hukuk dışılığı ve keyfiyeti OHAL/KHK’lar yoluyla bir yönetim biçimi olarak hayata geçiren, “yaşamı ve yaşatmayı” değil kendi siyasal amaçlarını önceleyen AKP iktidarı sorumlu olacaktır.
KESK olarak, yaşamları kritik bir aşamada olan üyelerimiz Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve tüm kamu emekçileri işlerine iade edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Değerli basın Emekçileri,
Halkımızın Cumhuriyet ve değerlerine olan bağlılık ve savunusunu Mustafa Kemal Atatürk üzerinden test etmek hiç kimsenin haddi değildir.
Geçtiğimiz günlerde ulusal kurtuluş savaşımızın önderi Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve toplumun ortak değeri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik basın yayın organları aracılığı ile yapılan saygısızlık bu çürümenin zirve noktası olmuştur. Hiç kuşkusuz bu cüret ve fütursuzluğun kaynağında Cumhuriyet ve Cumhuriyetin taşıdığı ilerici, laik, aydınlanmacı değerler ile hesaplaşma ve bu değerleri itibarsızlaştırma anlayışı bulunmaktadır. Bu anlayış ahlak ve erdemden yoksun bir anlayıştır. AKP eliyle yerleştirilmek istenen yeni rejimin niteliğini ifade eden siyasal islamcı bu sözcüler, tarikat ve cemaat yurtlarında çocuklarımızı istismar eden, altı yaşında kız çocuğu ile evlenilebilir diyen sapık zihniyetten beslenmektedir.
Bu zihniyet siyasi iktidarın ülkede yeni rejim yolunda yarattığı siyasal iklimin ürünüdür. İnsanlıktan uzak bu şahısların muteber, bilge zat diye topluma sunulmaları amaçlıdır. Televizyonları başında milyonlarca insanımıza ve özellikle de çocuklarımıza bu çirkin karalamalarla yaşatılan travma ile amaçlanan siyasal islamcı bir rejimin önündeki laik, cumhuriyetçi fikriyatı ve direnci yok etmektir.
Halkımızın Cumhuriyet ve değerlerine olan bağlılık ve savunusunu Mustafa Kemal Atatürk üzerinden test etmek hiç kimsenin haddi değildir. Cumhuriyet ve değerlerine yapılmış olarak değerlendirdiğimiz bu saldırı karşısında "kınama yapmak" oluşan toplumsal tepki karşısına mecburi tutuklama gerçekleştirmek asla yeterli değildir. Başta eğitim olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında gerici, dinci ve laiklik karşıtı politikalardan vazgeçilmeli, eğitim sistemi bilimsel , laik ve demokratik ilkeler doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.
KESK Trabzon şubeler platformu olarak referandumda açığa çıkan milyonların cumhuriyet fikri ve idealine sahip çıkarak bu çağdışı karanlığın efendilerine karşı mücadeleyi yükselteceğimizi belirtiyor, tüm halkımızı eşit özgür, bağımsız, laik bir ülke yolunda dayanışmaya ve birliğe davet ediyoruz.
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.